14 Temmuz 2010 Çarşamba

Kur'anın Derlenmesi Üzerine

Hicr Suresini 15.ayetinde şöyle deniliyor:

"İnna nehnu nezzelna zikre ve innalehu lehafizun"

"Muhakkak biz,zikri biz indirdik ve muhakkak onun koruyucuları biziz."

DİB'nin Kuranı Kerim ve Türkçe Anlamı adlı eserde bu ayet şöyle çeviriliyor:
Doğrusu Kitabı Biz indirdik,onun koruyucusu elbette Biziz.

Hemen belirtelim ki "Biz"sözcüğündeki "B" özellilkle büyük yazılmış.Yine belirtelim ki "zikr"sözcüğü Kuranda birçok yerde geçer ve değişik anlamlar verilir.Hatta Yasin Suresinin 69.ayetinde "in hüve illa zikrün ve kuranün mübinün" denilerek "kuran" ve "zikr" sözcükleri birarada kullanılmıştır.Bu ayet DİB'in mealinde "Bu bir öğüt ve apaçık bir Kurandır"biçiminde anlamlandırılmıştır.Genel olarak da "öğüt,hatırlama"gibi anlamlarda kullanılır.Süleyman Ateş ise "zikrin" bu ayette "tevrat" "anlamında kullanıldığını söyler tefsirinde.
Bu ayet şu açıdan önemli:Kuranın Allah'tan vahyedildiği gibi günümüze geldiğinin en büyük kanıtı bu ayet.Oysa Kuranın derlenip yazıya geçirilmesi hemen bütün Kuran tarihlerinde tartışmalı ve soru işaretli bir süreç olarak anlatılır.Önce şunu belirtelim ilgili ayette doğrudan doğruya Kuranın korunmasından bahsedilmiyor."zikr"in korunmasından bahsediliyor ve "zikr"in "Kuran" anlamında olamyacağını Yasinin 69.ayeti ortaya koyuyor.

Şimdi bir derleme hikayesini aktaralım:

Prof.Dr.Muahammed Hamidullah Kuranı Kerim Tarihi adlı eserinde Kuranın bir kitaba dönüştürülmesini şöyle anlatır (Kuranı Kerim Tarihi,s.45-46):
Sözü Hz.Peygamberin özel katibi,vahiy katiplerinden Zeydübnü Sabite bırakalım;konuyla ilgili olarak Taberinin eserinde aynen şu bilgiler kayıtlı bulunmaktadır.(Tefsir-üt Taberi,1.207)
"Yemame Savaşında Resulullahın sahabilerinden mühim bir topluluk şehid düşünce Hz.Ömer,Halife Ebu Bekrin huzuruna girdi ve ona hitaben:
-Resulullahın sahabisi,pervane böceklerinin ateşe atıldıkları gibi,kendilerini ateşe attılar;bu bakımdan ben onların benzer fırsatlar ele geçirdiklerinde aynı şekilde şehid düşmekten geri durmayacaklarından endişeliyim;halbuki onlar Kuranın taşıyıcısıdırlar.Böylece Kuranı Kerim(onlarla birlikte) kaybolacak ve unutulacak.Keşke sen onu(Kuranı)bir araya getirip toplasaydın vr tedvin etseydin!
Hz.Ebu Bekir bu fikre yanaşmadı ve şöyle dedi:-Ben Resulullahın yapmadığı bir şeyi mi yapacağım?
Bu cevap üzerine kendi görüşlerini destekleyen karşılıklı deliller ileri sürdüler.Nihayet Ebu Bekir Zeydübni Sabiti çağırttı;o şöyle naklediyor:
Ben Ebu Bekirin huzuruna girdiğimde Hz.Ömerde orada hazır bulunuyordu.Bunun üzerine Hz.Ebu Bekir bana hitaben:Bu benim reddettiğim bir şeyi yapmam hususunda israr edip duruyor.Sen vahiy katibiydin;şayet sen de onunla hem fikir isen ben ikinizin dediğini yaparım.Fakat sen benim fikrimde isen ben bu işe girişmeyeceğim.
Sonra Hz.Ebu Bekir,onun dediklerini bana nakletmeye başladı ki o sırada Hz.Ömer susuyordu.Ben (de)bu fikre yanaşmadım ve şöyle dedim:
-Resulullahın yapmadığı bir şeyi mi yapacak?
İşte bu anda Hz.Ömer:
-Şayet(dediğim şekilde) yapacak olsanız,bunun size ne zararı dokunur?
dedi ve biz,bir müddet düşündükten sonra şöyle dedik:
-Vallahi bundan bize gelecek bir zarar yoktur.
Zeyd,devamla şunları söyledi:
_-Halife Ebu Bekirin emri üzerine ben (Kuranı)deri parçaları, kürek kemikleri ve hurma ağacı yaptaklarının orta damarlarının üzerine yazdım.

Bu anekdot birçok açıdan önemli ve ilginç.Önce şunu sormak gerekiyor:Ebu Bekir ve Ömer gibi peygamberin en yakınındaki iki önemli şahsiyet Hicr Suresinin 15.ayetinden haberdar değil mi?Eğer bu ayetteki anlamlandırma doğru ise Hz.Ömerin Kuran'ın kaybolmasına ilişkin böyle bir kaygısının olmaması gerekir.Hele Ebu Bekir'in cevabının mutlaka bu ayete dayalı olması gerekir.
İkincisi Zeyd'in söyledikleri.Bu anlatıma göre o zamana kadar yazılı bir metin yok.İlk kez Zeyd yazıyor kürek kemikleri vs.üzerine.Peki Zeyd'in yazdıklarından günümüze gelen bir belge var mı? Hayır.
Sizce Hicr Suresini 15.ayeti Kuran'ın Allahtan indiği gibi günümüze geldiğinin argümanı olabilir mi?Ya da Taberinin Zeyd'e mal ederek anlattığı ve devamını sonradan değerlendireceğimiz bu hikaye Kuran ayetlerini sorunsuz bir biçimde kitaplaştığının kanıtı olabilir mi?

KUR'ANDA İŞARET İSİMLERİ

Kur'anda işaret isimlerinin anlamlandırılmasında hep bir yanlış yapılmakta.Birçok yerde geçen ve Arapça erkek ve dişi için "o" anlamı taşıyan "zalike" ve "tilke "sözcükleri hemen her çeviride sanki yakını işaret eden Arapça "haza" sözcüğü kullanılmış gibi "bu" ya da "bunlar" olarak çevirilmekte.Örneğin Şuara suresi 2.ayetindeki "Tilke ayatül kitabül mübin" ifadesi "Bunlar apaçık kitabın ifadeleridir"(DİB Kuranı Kerim ve Türkçe Anlamı,s.366)diye çeviriliyor. Oysa "tilke" sözcüğü uzağı anlatan dişil "o" anlamındadır. Yani Kura'an'a sadık kalınsa hem çoğul anlamı olmayacak hem de "bu" değil "0"anlamı olacak. Kur'an'da Arapça "bunlar" anlamına gelen "haulai" sözcüğü de bir çok yerde kullanılmakta.Peki bu kadar kesin ve net olan bir duruma rağmen niye böyle çevirilir?Kuranın başka ayetlerinde "haulai"yi kullanan Allah niye bu ve benzeri ayetlerde "tilke" ya da "zalike"yi kullanmış?Bunun hikmetini araştırmak gerekmez mi?

4 Temmuz 2010 Pazar

Maide Suresi 18.Ayetin Düşündürdükleri

Yahudi ve Hıristiyanlar :"Biz Allah'ın oğulları ve savgili kullarıyız." dediler.De ki:"Öyleyse Allah günahlarınızdan dolayı niçin sizi cezalandırıyor? Doğrusu siz de onun yarattığı sıradan insanlarsınız.O dilediğini bağışlar,dilediğini cezalandırır.Göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti Allah'a aittir.Dönüş de yalnız onadır.(Kuran Yolu,2.cilt,sayfa 236)


Oldukça ilginç.Gerçakten o dönemde Yahudi ve Hıristiyanlar büyük azaplar mı çekiyor?
Bu soruyu bir yana bırakalım bu ayet bana asıl şunu düşündürdü:
Bugün de Müslümanlar Allah'ın en sevgili kullarının kendileri olduğunu ve Müslüman olmayan öteki insanların cehenneme gideceklerini düşünürler ve buna inanırlar.Peki gerçekten Allah'ın en sevgili kullarıysa Müslümanların yüzlerce yıldır yaşadıkları bu zillet niye? Sadece şu son 10 yılda Irak'ta,Pakistan'da, Afganistan'da,Filistin'de ve hatta Türkiye'de kaç müslüman kaç müslümanı öldürdü?Kaç milyon müslüman yüzlerce yıldır yokluk,yoksulluk ve baskı altında inlemekte?Niye Dünyanın en geri kalmış ülkeleri,en çok haksızlık yapılan ülkeleri;insanca,hakça bir yaşamdan en uzak ülkeleri genellikle müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler?Hayır,hayır! Ayetin söylediğinin yanlış olduğunu iddia etmiyorum.Sorguladığım şey yaşanılan Müslümanlığın" gerçek" Müslümanlık olup olmadığı? Yoksa, milyonlarca müslümanın bugün inandığı şey "gerçek" Müslümanlık değil mi? Sadece din bezirganlarının iddia ve iktidarlarını sürdürmek için uydurdukları şeylere mi geniş kitleler Müslümanlık diye sahip çıkıyor?

Eğer kendilerini müslüman olarak görenleri Allah bu ayetine rağmen bu kadar sıkıntıya sokuyorsa ya bu müslümanların inandıkları şey Müslümanlık değil ya da...