27 Nisan 2010 Salı

Bakara 259

Bakara suresi 259.ayetin türkçe çevirileri şöyle:
Yahut şu kimse gibisini(görmedin mi)ki duvarları çatıları üstüne yığılmış(alt üst olmuş)ıssız bir kasabaya uğramıştı:"Allah bunu böyle öldükten sonra nasıl diriltecek?"demişti.Allah da kendisini yüz sene öldürüp sonra diriltti,"Ne kadar kaldın?" dedi."Bir gün yada bir günün birazı kadar kaldım"dedi.(Allah):Hayır,dedi,yüzyıl kaldın,,yiyeceğine içeçeğine bak,bozulmamış;eşeğine bak!Seni insanlar için bir ibret kılalım diye böyle yaptık.Kemiklere bak,nasıl onları birbiri üstüne koyuyor,sonra onlara et giydiriyoruz!" Bu işler ona açıkça belli olunca:"Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum."dedi.(Süleyman Ateş,Kuran-ı Kerim Tefsiri,sayfa371)

Parantez içi sözcükler hariç büyük ölçüde Arapça özgün metne uygun bir çeviri.
Sevgili okur,
Bu parçada anlatılmak isteneni net olarak anlıyor musun?Yüz yıl kaldığını ispatlamak için niye yiyeceğin içeceğin bozulmamışlığı anlatılsın?Tam aksinin anlatılması gerekmez mi?Ya "eşeğine bak!"sözünün burada yeri var mı?Bu çeviriye göre bu ayet anlamsal bir bütünlük taşıyor mu?
Şu da Hasan Basri Çantay,ın çevirisi:
Yahud o kimse gibisini(görmedin mi)ki (binalarının)çatıları çökmüş,duvarları üstüne yıkılmış(kimsecikleri de kalmamış)bir kasabaya uğramış.(Kendi kendine):"Allah burasını ölümden sonra nasıl diriltecek?" demiş.Allah da onu yüz yıl ölü bırakmış,sonra diriltmiş(kendisine):"Ne kadar eğlendin ?"demiş. O da"Bir gün yahut bir günden az"diye söylemişti.Allah (ona):"Hayır ,yüz yıl (ölü) kaldın.İşte yiyeceğine içeceğine bak,henüz bozulmamıştır.Bir de merkebine bak!(Böyle yapmamız)seni insanlara ibret nişanesi kılmamız içindir.(Merkebin)kemikler(ine) de bak,onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz.Sonra da onlara et giydiriyoruz"dedi.O-(merkep dirilip eski haline geldiği ve her şey) kendisine apaçık belli olduğu zaman-(şöyle)söyledi:"Artık şu müşahademle de" biliyorum ki Allah şüphesiz her şeye hakkıyla gücü yetendir.(Kur,an_ı Hakim ve Meali Kerim s.73)

Bu çevirideki parantez içi sözler de sözcükler Özgün Arapça metinde yok.Metnin anlamsal bütünlüğünü sağlamak için müfessir tarafından eklenmiş.Peki niye bu kadar eklemeler yapılyor?Oysa Kur,anın bir çok ayeti olağanüstü düzgün cümlelerden kurulu.Bu ve benzeri birçok ayet ise bu tür eklemeler olmadan anlamlandırılamıyor.Peki niye?
Acaba noktasız ve harekesiz ilk metinler yanlış mı okundu? Örneğin "himar"sözcüğü "eşek"anlamından başka bir anlamda olabilir mi? Metinde bu şekliyle bir eksiklik,bir yetersizlik olduğu kesin. Böyle olduğu için de müfessirler,mütercimler anlam verirken ve yorumlarken hiçbir şekilde tatmin edemeyen açıklamalar yapmak zorunda kalıyorlar.
Sayın Süleyman Ateş,Sayın Bayraktar Bayraklı,Sayın Ali bulaç ve diğer müfessirler ,mütercimler,lütfen beni ikna eder misiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder